Biz onların boyunlarına halkalar geçirdik. Çenelere kadar dayanan o halkalar yüzünden kafaları kalkıktır."
"Önlerine ve arkalarına set çektik. Gözlerini perdelediğimizden artık göremezler."
Elleri çenelerinin altında, boyunlarına kelepçelenmiştir onların. Bundan dolayı, onların başları zorla yukarıya dikilmiştir, önlerini göremezler artık. Bu sebepten bu çarpıcı tablo içinde bakma ve görme özgürlüklerini kaybetmişlerdir. Ve üstelik, önlerine bir set, arkalarına bir set çekilerek kendileri hak ve hidayetin arasıda engellenmiştir. Artık bu kelepçeler çözülüp de bakmak isteseler, gözleri bu setlerden dolayı hak yolu göremez. Çünkü görme yetenekleri yok edilmiş, gözleri zayıflatılarak perdelenmiştir.
Bu somut tablonun çarpıcılığı ve canlılığı ile birlikte, insan bu tipten insanlarla karşılaşmaktadır. Onlar apaçık hakkı görmeyip algılamayınca gerçekten insanda, kendileri ile hak arasında yukardaki gibi çarpıcı bir engel çekilmiş olduğu kanaati uyanmaktadır. Her ne kadar bu kelepçeler ellerine vurulmuş olmasa da, başları zorla yukarı kaldırılmış olmasa da, kalplerinin ve gözlerinin böyle olduğu kararını vermektedir bu insanlar... Kalpleri hidayete ermekten zorla engellenmiş, gözleri hakkı görmekten çevrilmiştir bunların. Kalpleri ve gözleri ile hidayetin delilleri arasında; bir set burada bir set de orada vardır. İşte Kur'an'ın karşısına bu tür bir inkârcılık ve yüz çevirme ile dikilen o yaratıklar da aynen böyle idiler. Oysa Kur'an delille konuşur, konuları dayanaklarıyla açıklar. Zaten Kur'an'ın kendisi insanın karşısında duramayacağı çok güçlü bir delildir. "Onları uyarsan da uyarmasan da onlar için birdir, inanmazlar." Onların gönüllerine iman işlemez. Kalplerinin yapısını bilen yüce ALLAH, onlar hakkında hükmünü vermiştir. İmana hazır olamayan kilitlenmiş, imanla arasına setler çekilmiş kalplere uyarı yarar sağlamaz. Çünkü uyarı kararmış kalplere nüfuz edemez, algılamaya hazır diri kalpleri uyandırabilir.