“Cafer-i Sadık'ın huzuruna girdim ve kendisine:
“Ey Resûl-i Ekrem'in torunu, bana öğüt ver,” dedim. Cafer-i Sadık:
“Ey Sûfyan, yalancı için mürüvvet, hased eden için rahat yoktur. Küsüp darılan adamın dostluğu olmaz. Kötü huyu olan da efendi olamaz,” dedi. Ben:
“Ey yüce peygamberin torunu, biraz daha artır,” dedim. O:
“Haram olan şeylerden kaçın ki en çok ibadet edenlerden olasın. Allah'ın taksimine rıza göster ki, gerçek teslim olan Müslümanlardan olasın, insanların, hakkında nasıl davranmalarını istersen, sen de onlara karşı öyle davran ki olgun mü’min olasın. Kötülerle ar¬kadaş olma ki, kötülüklerinden kurtulmuş olasın. Nitekim hadisde:
“Kişi dostunun dini –ahlâkı- üzeredir.” buyurulmuştur.
“İşlerini, Allah'tan korkanlara sor ve onlarla istişâre et, “dedi. Ben:
“Ey Allah'ın Resulünün torunu, nasihatini biraz daha artır,” de¬dim. O:
“Ey Süfyan, kabilesiz ululuk ve saltanatsız heybet isteyen, mâsıyet zilletinden çıkıp Allah'a itaat etsin,” dedi. Ben:
“Yine artır, “dedim. Bunun üzerine Cafer-i Sadık:
“Babam bana üç öğüt verdi ve dedi ki, oğlum, kötülerle arka¬daş olan kötülükten, kötü yerlere girip çıkan da töhmetten kurtula¬maz. Diline sahip olmayan da pişman olur.”