Peygamberlerin İlk Daveti: Tevhîd:
Şunu bil ki; tevhid peygamberlerin davet ettikleri ilk husustur. Yoldaki aşamaların ilki ve yüce ALLAH’a doğru yol alanın ilk mevkiidir. Yüce ALLAH şöyle buyurmaktadır: "Andolsun Biz Nuh’u kavmine gönderdik de: Ey kavmim ALLAH’a ibadet edin. Sizin O’ndan başka hiçbir ilâhınız yoktur... dedi." (el-A’raf, 59) Hûd -Aleyhisselam- da kavmine: "Ey kavmim, ALLAH’a ibadet ediniz. O’ndan başka hiçbir ilâhınız yoktur." (el-A’raf, 7/65) demiştir.
Salih -Aleyhisselam- kavmine: "Ey kavmim, ALLAH’a ibadet edin. Sizin O’ndan başka hiçbir ilâhınız yoktur." (el-A’râf, 7/73) demiştir.
Şuayb -Aleyhisselam- da kavmine: "Ey kavmim, ALLAH’a ibadet edin. O’ndan başka hiçbir ilâhınız yoktur." (el-A’râf, 7/85) dedi.
Yüce ALLAH da şöyle buyurmaktadır: "Andolsun Biz her ümmet arasında: ALLAH’a ibadet edin ve tağut’tan kaçının diyen bir peygamber göndermişizdir." (en-Nahl, 16/36)
Bir başka yerde de şöyle buyurulmaktadır: "Senden önce gönderdiğimiz her bir peygambere mutlaka şunu vahyederdik: Benden başka ilâh yoktur. O halde yalnız Bana ibadet edin." (el-Enbiya, 21/25)
Peygamber -Sallallahu aleyhi vesellem- de şöyle buyurmaktadır: "Ben insanlarla ALLAH’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in ALLAH’ın Rasûlü olduğuna şahidlik edinceye kadar savaşmakla emrolundum."[1]
Mükellefin İlk Sorumluluğu: Şehadet Getirmek
İşte bundan dolayı doğrusu şu ki: Mükellefin ilk yükümlülüğü ALLAH’tan başka ilâh olmadığına şehadet etmektir. Yerilmiş kelâmcıların görüşlerinde ifade edildiği gibi düşünmek, yahut düşünmeye yönelmek ya da şüphe etmek değildir. Selef imamlarının tümü kulun emrolunduğu ilk şeyin iki şehadet (ALLAH’ın birliğine ve Muhammed’in O’nun Rasûlü olduğuna şahidlik etmek) olduğunu ittifakla kabul etmişlerdir. Ergenlik yaşına gelmeden önce bu şekilde şehadet getiren kimselerin ergenliğin akabinde bunu yenilemekle emrolunmayacağını da ittifakla kabul etmişlerdir. Bu durumda olan birisine buluğa erdiği vakit yahut ta -bu görüşte olanlara göre- temyiz çağına ulaştığında taharet (abdest) ve namaz kılması emrolunur. Onlardan hiçbir kimse böyle birisinin velisinin tekrar şehadet kelimesini yeniden getirmesini istemesi gerektiğini söylememişlerdir. Şehadet kelimesinin ikrar edilmesi müslümanların ittifakı ile vacib olup, onun vücubunun namazın vücubundan önce olduğunu söz birliği halinde kabul etseler dahi, o böyle bir görevi zaten buluğundan önce edâ etmiş olur.
Burada fukaha’nın söz konusu ettiği bir takım meseleler vardır: Bir kimse şehadet getirmemekle birlikte namaz kılsa yahut ta bunun dışında İslâmın özel bir takım fiillerini yerine getirecek olup şehadet kelimelerini diliyle söyleyemeyecek olursa bu kişi müslüman olur mu, olmaz mı? Doğrusu; böyle bir kimsenin İslâmın özelliklerinden olan herhangi bir şeyi yerine getirmekle müslüman olacağıdır.
Buna göre ilk olarak İslâm’a tevhid ile girilir ve dünyadan da son olarak onunla çıkılır. Nitekim Peygamber -Sallallahu aleyhi vesellem- şöyle buyurmuştur: "Her kimin söylediği son söz lâ ilâhe illallah olursa cennete girer."[2]
O halde tevhid hem ilk görevdir, hem son görevdir.
[1] Buhârî 25, 1399, 1457, 6924, 7284; Müslim 22.
[2] İbn Hibbân 719.