Misafirlik hükümlerinin oluşabilmesi için gerekli şartlar:
1- Sefere gideceği yerin uzak olması. Bunun miktarını fıkıh kitaplarımız orta bir seyirle (deve veya ayak yürüyüşü ile) mutedil bir beldede, senenin en kısa günlerinde üç günlük mesafe olarak kaydetmişlerdir.4
Ebû Yusuf’tan gelen bir rivâyete göre ise bunun miktarı iki gün, üçüncü günün de ekserisi kadar olan mesafedir.5 Hanefîlerde itibar edilen görüş birinci görüştür, bu da günümüzde takriben 90 km’lik bir mesafeye taalluk etmektedir. İmam Şâfi’ye göre ise bunun miktarı iki günlük mesafedir, bunu da Şâfiî Fukahası 16 fersah olarak beyan etmişlerdir.6
Şâfiî olan kardeşlerimize, 16 fersah’ın günümüzde kaç km. ye taalluk ettiği konusunda, Şâfiî mezhebine mensup âlimlere müracaat etmelerini tavsiye ederiz. Zira bu konuda farklı mütealalarla karşılaştığımdan, okuyucularımızı yanlış bir şekilde yönlendirmekten korkarım. Yukarıda beyan ettiğimiz mesafe kara yoluna göredir, denizdeki mesafeye gelince; Zâhir rivâye dediğimiz İmam Muhammed’in 6 esas kitaplarında bu miktar beyan olunmamıştır, dolayısıyla Hanefî fıkhında farklı görüşler mevcuttur.
Lâkin kitaplarımızın ifadesine göre bu konuda fetva için seçilen görüş, normal bir rüzgârda yelkenli geminin üç gün üç gecede kat edeceği mesafe olarak değerlendirilmiştir.7 Yelkenli geminin normal rüzgârda üç gün üç gecelik bir zamanda ne kadar mesafe kat edeceğini Halil Günenç Hocamız, “Günümüz Meselelerine Fetvalar” adlı eserinde şu şekilde ifade etmiştir: Yelkenli gemi saatte beş altı mil kat ettiğine göre, denizde kasr mesafesi doksan mil’dir.8
Şayet kişinin gitmek istediği yere iki yol varsa; bir tanesi üç günlük yol, diğeri daha kısa ise (dağ yolu ile normal yol gibi) bu kimse için hüküm, gitmiş olduğu yola göredir, yani uzun yoldan giderse misafir, kısa yoldan giderse mukimdir.9
Aynı bu hüküm gibi, gideceği yere iki yol varsa, biri suyolu ve bunun miktarı üç günlük yol, diğeri de kara yolu bunun miktarı da daha azsa, bu kimse eğer suyoluyla gidecek olursa misafir, yok eğer kara yoluyla gidecek olursa mukimdir.10 Yani gideceği yola göre hüküm değişmektedir.
2- İkâmet ettiği yerden çıkması. Seferîlik hükmünün başlaması için sefere mübâşeret etmeden ve bulunduğu beldenin sınırını geçmeden mücerret niyet etmek kâfî değildir.11 Bilakis kişinin ikamet ettiği beldenin, çıkmış olduğu cihetteki evlerini geçmesi lazımdır. Her ne kadar o beldenin diğer taraftaki evlerini hizalamak suretiyle geçmiş olmasa bile seferilik başlar.12
Zira itibar çıktığı cihete göredir. Bu itibarla baktığımız zaman mesela kişi İstanbul’dan Adapazarı’na sefere çıksa, E-5’ den gitmesi ile otobandan gitmesi arasında seferiliğin başlaması açısından fark vardır. İstanbul için boğazdaki köprülerin bağlayıcılık özelliği olduğundan dolayı, seferilik boğazdan itibaren başlar demek doğru değildir.
Bilakis karşıya geçip evlerin bittiği yerden başlar. Nitekim Hanefî fıkıh kitaplarından olan Mecmeu’l-Enhur’ un ifadesine göre Ebû Yusuf, kadılığı zamanında cumanın her iki yerde câiz olabilmesi için, Bağdat’ı ayıran nehir üzerindeki köprünün cuma namazı saatinde kaldırılmasını emredermiş.13 Bu da seyyar olan yani kaldırılması mümkün olan bir köprünün bağlayıcılık özelliği olduğunu gösterir. Nerde kaldı ki boğaz köprüsü gibi daimi bir köprünün bağlayıcılık özelliği olmasın.
3- Sefere gitmiş olduğu beldede 15 günden az kalmaya niyetli olması. Zira bir misafir, bulunmuş olduğu beldede 15 gün veya daha fazla kalmaya niyet ederse, Hanefî mezhebine göre mukim olur. Şâfiîye göre ise, misafir olan kimse girdiği ve çıktığı gün hariç 4 gün orada ikamete niyet etse, namazlarını tamam kılar yani mukim olur.
Mâlikîlerse, mukimlik için zikrolunan müddeti 20 namaz ile takdir etmişlerdir. Dolayısıyla kişi 20 namazdan noksan ikame ederse misafir sayılır. Hanbelîlere göre de 4 günden daha fazlaya veya 20 namazdan daha fazlaya niyet ederse mukim sayılır.14
4- Seferin başlangıcında muayyen bir yeri kast etmesi. “Hâim” dediğimiz, nereye yöneleceğini bilmeksizin yola çıkan kimse için seferilik hükmü yoktur.15
5- Müstekillün bi’r-rey olması. Yani kocasıyla beraber olup da kocasının nereye gideceğini bilmeyen kadın, komutanıyla beraber olan asker, efendisiyle beraber olan hizmetçi, hocasıyla beraber olan talebe üzerine kasr yoktur. Yani misafir kabul edilmez.
6- Seferî olan kimsenin dört rekâtlı farz namazları iki rekât kılması için gerekli olan şartlardan bir diğeri de; mukim bir imama veya dört rekât kılan misafir imama uymamasıdır. Şunu da ifade etmek isterim ki, Hanefîlere göre misafir olan kimsenin mukim imama uyması, ancak vakit içinde câizdir ve namazını da tam olarak (kasretmeden) kılar.
Zira misafirin namazı, vakit içinde mukime uymasıyla dörde teğayyur etmiştir. Lakin vakit çıktıktan sonra misafirin mukime uyması câiz değildir. Zira misafirin farzı iki rekât olarak zimmetine yerleşmiştir, vakit çıktıktan sonra namazı dört rekâta teğayyür etmez. Böyle olduğu halde muhalefet edip mukime uysa namaz bâtıl olur.16
7- Namazın evvelinden sonuna kadar seferîliğin devam etmesi. Şâfiî ve Hanbelîlere göre bir şart daha vardır ki, o da namaza başlarken kasra niyet etmektir. Lakin Hanefîler için böyle bir niyet yoktur.17
Seferîlik konusunda önem arz eden meselelerden biri de vatan meselesidir.
Üç türlü vatan vardır: Aslî Vatan, İkâme Vatan, Süknâ Vatan.
Aslî Vatan: Kişinin doğduğu veya evlendiği (yani vatan edindiği) veyahut da evlenmeyip orada yaşamayı kast edip, oradan dönmeye niyeti olmadığı yerdir.
İkâme Vatanı: Bu da kendisinde on beş gün veya daha fazla kalmaya niyet ettiği yerdir. Aslî ve ikâme vatanında duran kişi mukim sayılır. Yani misafirlik hükümleri, üzerine terettüp etmez.
Süknâ Vatanı: Bu ise kendisinde on beş günden daha az kalmaya niyet ettiği yerdir.18 Vatanı aslî, vatanı aslî ile bozulur. (Eğer birinci vatanında hanım, çocuk ve ziraat gibi bir taalluku kalmamışsa.19)
Şayet ehliyle intikal etmeyip başka bir ehil edinirse, bu durumda birinci vatanı bâtıl olmaz, yani her iki vatanda da mukim olur. Aslî vatan sefere çıkmakla veya vatanı ikame ile batıl olmaz. Vatanı ikame ise; vatanı ikame, vatanı aslî ve bir de sefere çıkmakla bâtıl olur20.
Sefere çıkmaya niyet etmek, sefere bizzat çıkmadığı müddetçe yukarıda da ifade ettiğimiz gibi vatanı ikâmeyi bozmaz.21 Mesela sefere gitmiş olduğu yerde 15 gün kalmaya niyetli olan kimse mukimdir. Şayet bu kişi bu yerde beş gün kaldıktan sonra niyetini değiştirip iki gün sonra dönmeyi kast etse bile mukimliliği bozulmaz. Zira vatanı ikame seferle bozulur sefere çıkmaya niyet etmekle değil.
Yazımızı bitirirken bu konuyla alâkalı sıkça sorulan bazı meselelere fıkıh kitaplarımızın ışığında değinmenin uygun olacağı kanaatindeyim.
Şayet kişi, ehli (hanımı) ve eşyasıyla bir beldeden göç etse, lâkin o beldede evleri, arsaları kalsa, bu kişi için o birinci yer vatan olarak kalıp kalmama konusunda ihtilaf olunsa da, El-Fetâva’l-Hindiyye’nin ifadesine göre, o birinci yer vatan olarak kalır denmiştir.
Aynı zamanda bu kitap, İmam Muhammed’in de kitabında buna işaret ettiğinden bahsetmiştir.22 Şayet kişinin evi ile yani ikame ettiği yer ile, çalıştığı işyeri arasında seferî miktar olsa, bu kimse işyerinde seferî sayılır, her gün oraya gidip gelmesi onun için seferîlik hükmünü kaldırmaz, zira kişinin mukim olmaklığı gecelediği yere izafe edilir.23 Gündüz vaktini geçirdiği yere değil.
Şayet birinin yazlık ve kışlık olarak iki evi olsa, bu kimse her iki yerde de mukimdir. Nitekim “Kenz” şârihi İbn-i Nüceyim de bu konuyu bu şekilde izah etmiştir.24 Allâh-ü Teâlâ Hazretleri cümlemizi doğru yolda sabit kılsın. Günah batağına girmekten, yanlış fikirlere kapılmaktan, kibir ve riyadan cümlemizi muhafaza eylesin.