Gulseda Hak Yolunun Yolcusu
Gulseda Hak Yolunun Yolcusu Sitesine Hoşgeldiniz.
Lütfen Üye Değilseniz Üye Olun.
Üye İseniz Giriş Yaparak Devam Ediniz.
Gulseda Hak Yolunun Yolcusu
Gulseda Hak Yolunun Yolcusu Sitesine Hoşgeldiniz.
Lütfen Üye Değilseniz Üye Olun.
Üye İseniz Giriş Yaparak Devam Ediniz.
Gulseda Hak Yolunun Yolcusu
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


Hoşgeldin; Misafir !
Ölüm Bize Gelecek.Ya Yatakta Ya da Apaçi İle. Ben Apaçi'yi Tercih Ediyorum..
 
AnasayfaAramaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 İslâm Hukûkuna Göre Seferîlik (Misâfirlik)

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
admin
Administratör

Administratör
admin


Mesaj Sayısı : 152
Reputation : 12
Kayıt tarihi : 17/08/09
Nerden : Bingöl

İslâm Hukûkuna Göre Seferîlik (Misâfirlik) Empty
MesajKonu: İslâm Hukûkuna Göre Seferîlik (Misâfirlik)   İslâm Hukûkuna Göre Seferîlik (Misâfirlik) Icon_minitimeC.tesi Kas. 21, 2009 1:37 pm

İslâm Hukûkuna Göre Seferîlik (Misâfirlik)

Seferîlik ile değişikliğe uğrayan hükümler;

1- Dört rekâtlı farz namazların iki rekâta kasr edilmesinin (indirilmesinin), Hanefîlere göre vâcip, Şâfiîlere göre câiz, Mâlikîlere göre ise sünnet olması.1
2- Ramazan ayında ramazan orucunun tutulmamasının (daha sonradan kaza edilmek kaydıyla) mubah olması.
3- Mest üzerine mesh’in; bir gün-bir gecelik müddetinin, üç gün-üç geceye çıkması.
4- Kurban kesmenin, iki bayram (Ramazan ve Kurban Bayramları) namazlarının, bir de Cuma namazının vucûbiyetlerinin düşmesi.

5- Hür olan kadının mahremsiz olarak seferî mesafeye gitmesinin haram olması.2
İslâm hukukçuları, fıkıh kitaplarımızda yukarıdaki meseleleri müstakil başlıklar altında ele alıp uzunca izahlarını yapmışlardır. Köşemizde, yukarıdaki fürû’î meselelerin detayına değinmeksizin, “misafirlik nasıl tahakkuk eder, şartları nelerdir?” gibi meselelerin incelenmesine gayret edeceğiz.

İslâm Hukukuna göre misafirlik hükmünün başlaması için gerekli olan şartlara geçmeden önce birçok insanımızın; “Allâh-ü Teâlâ Hazretleri misafir kimse için farz olan dört rekâtlı namazları iki rekâta indiriyor, acaba sünnet namazlarının durumu nedir?” diyerek zihinlerini meşgul eden, revâtip sünnetleri dediğimiz beş vakit farz olan namazlarımızın başında ve sonunda kılınan sünnetlerin, misafir için hükmü konusunda ulemânın görüşlerini incelemeyi uygun gördük.

Revâtip sünnetlerinin seferdeki durumu hakkında, Vehbe Zuhayli’nin, Neylü’l-Evtar adlı eserden yapmış olduğu nakle göre İmam Nevevî şöyle buyuruyor: “Seferde mutlak nâfile namazlarının müstehaplığı hakkında fukaha ittifak etmişlerdir. Lakin revâtip sünnetlerinin seferde müstehaplığı hakkında ise ihtilaf etmişlerdir. İmam Şâfiî ve ashabı ve cumhur ulema da revâtip sünnetlerin seferde müstehaplığı ile hükmetmişlerdir.”

Zuhayli ifadesine, Hanefî Fukahasından olan İbn-i Abidin’den naklen şöyle devam ediyor: “Misafir olan kimseler eğer emniyet halindeyse ve karar etmişse yani yerleşmişse, seferde revâtip sünnetlerini kılarlar. Şayet korku ve firar halinde ise (yani filvaki yolculuk halindeyse) revâtip sünnetlerini kılmazlar.” (Yani kılmamalarında ruhsat vardır.) Ulemadan bazısı da bu konuyu şu şekilde değerlendirmiştir: Revâtip sünnetlerini seferde kılmak câizdir, dileyen kılar, dileyen terk eder.

Burada İmamların ittifakı vardır. İnsanın buna ihtiyacı olması hasebiyle bazı kere bunları kılmak efdal iken, bazı kere de insanın bu revâtip sünnetlerinden daha evla bir işle meşgul olmasından dolayı da revâtip sünnetlerini terk etmesi efdal olur.3 Bu ifadelere baktığımızda sonuç olarak revâtip sünnetlerinin seferde kılınması câizdir, hatta aksi bir durum olmadığı müddetçe fazilettir. Bazı kimselerin dediği gibi; “Allâh-ü Teâlâ Hazretleri misafir olan kimse için farz olan dört rekâtlı namazları iki rekâta indiriyor ve bunu vacip kılıyor, bundan dolayı seferde sünnetler kılınmaz.” demek ve bu görüşü savunmak, İslâm Fıkhı açısından doğru değildir.

Burada şunu da ifade etmek isterim ki, sabah namazının sünnetini diğer revâtip sünnetlerden hüküm itibarıyla ayırmamız gerekir. Zira fıkıh kitaplarımızın ifadesi doğrultusunda, diğer revâtip sünnetlerin keyfe keder oturularak kılınmasına izin verilirken, sabah namazının sünnetini fıkhın kabul ettiği bir gerekçe olmaksızın oturularak kılınmasına izin verilmiyor. Yukarıdaki bu ifadeler bizleri nâfile dediğimiz sünnet, müstahap olan namazlara karşı gevşekliliğe sevketmemelidir.

Zira dünya fâni, âhiret ise ebedidir. Yani fani olan bir âlemden ebedi olan bir âlem için hazırlık yapmak zorundayız. Bundan dolayı en ufak bir fazileti dahi göz ardı yapmamayı azıcık akıl dahi hükmetmektedir. İslâm Hukûkuna göre kişinin misafir olabilmesi, yani namazlarını kasr etmesi gibi seferîlik hükümlerinin tahakkuku için 7 şart vardır.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://gulseda.yetkin-forum.com
admin
Administratör

Administratör
admin


Mesaj Sayısı : 152
Reputation : 12
Kayıt tarihi : 17/08/09
Nerden : Bingöl

İslâm Hukûkuna Göre Seferîlik (Misâfirlik) Empty
MesajKonu: Geri: İslâm Hukûkuna Göre Seferîlik (Misâfirlik)   İslâm Hukûkuna Göre Seferîlik (Misâfirlik) Icon_minitimeC.tesi Kas. 21, 2009 1:38 pm

Misafirlik hükümlerinin oluşabilmesi için gerekli şartlar:


1- Sefere gideceği yerin uzak olması. Bunun miktarını fıkıh kitaplarımız orta bir seyirle (deve veya ayak yürüyüşü ile) mutedil bir beldede, senenin en kısa günlerinde üç günlük mesafe olarak kaydetmişlerdir.4

Ebû Yusuf’tan gelen bir rivâyete göre ise bunun miktarı iki gün, üçüncü günün de ekserisi kadar olan mesafedir.5 Hanefîlerde itibar edilen görüş birinci görüştür, bu da günümüzde takriben 90 km’lik bir mesafeye taalluk etmektedir. İmam Şâfi’ye göre ise bunun miktarı iki günlük mesafedir, bunu da Şâfiî Fukahası 16 fersah olarak beyan etmişlerdir.6

Şâfiî olan kardeşlerimize, 16 fersah’ın günümüzde kaç km. ye taalluk ettiği konusunda, Şâfiî mezhebine mensup âlimlere müracaat etmelerini tavsiye ederiz. Zira bu konuda farklı mütealalarla karşılaştığımdan, okuyucularımızı yanlış bir şekilde yönlendirmekten korkarım. Yukarıda beyan ettiğimiz mesafe kara yoluna göredir, denizdeki mesafeye gelince; Zâhir rivâye dediğimiz İmam Muhammed’in 6 esas kitaplarında bu miktar beyan olunmamıştır, dolayısıyla Hanefî fıkhında farklı görüşler mevcuttur.

Lâkin kitaplarımızın ifadesine göre bu konuda fetva için seçilen görüş, normal bir rüzgârda yelkenli geminin üç gün üç gecede kat edeceği mesafe olarak değerlendirilmiştir.7 Yelkenli geminin normal rüzgârda üç gün üç gecelik bir zamanda ne kadar mesafe kat edeceğini Halil Günenç Hocamız, “Günümüz Meselelerine Fetvalar” adlı eserinde şu şekilde ifade etmiştir: Yelkenli gemi saatte beş altı mil kat ettiğine göre, denizde kasr mesafesi doksan mil’dir.8

Şayet kişinin gitmek istediği yere iki yol varsa; bir tanesi üç günlük yol, diğeri daha kısa ise (dağ yolu ile normal yol gibi) bu kimse için hüküm, gitmiş olduğu yola göredir, yani uzun yoldan giderse misafir, kısa yoldan giderse mukimdir.9

Aynı bu hüküm gibi, gideceği yere iki yol varsa, biri suyolu ve bunun miktarı üç günlük yol, diğeri de kara yolu bunun miktarı da daha azsa, bu kimse eğer suyoluyla gidecek olursa misafir, yok eğer kara yoluyla gidecek olursa mukimdir.10 Yani gideceği yola göre hüküm değişmektedir.

2- İkâmet ettiği yerden çıkması. Seferîlik hükmünün başlaması için sefere mübâşeret etmeden ve bulunduğu beldenin sınırını geçmeden mücerret niyet etmek kâfî değildir.11 Bilakis kişinin ikamet ettiği beldenin, çıkmış olduğu cihetteki evlerini geçmesi lazımdır. Her ne kadar o beldenin diğer taraftaki evlerini hizalamak suretiyle geçmiş olmasa bile seferilik başlar.12

Zira itibar çıktığı cihete göredir. Bu itibarla baktığımız zaman mesela kişi İstanbul’dan Adapazarı’na sefere çıksa, E-5’ den gitmesi ile otobandan gitmesi arasında seferiliğin başlaması açısından fark vardır. İstanbul için boğazdaki köprülerin bağlayıcılık özelliği olduğundan dolayı, seferilik boğazdan itibaren başlar demek doğru değildir.

Bilakis karşıya geçip evlerin bittiği yerden başlar. Nitekim Hanefî fıkıh kitaplarından olan Mecmeu’l-Enhur’ un ifadesine göre Ebû Yusuf, kadılığı zamanında cumanın her iki yerde câiz olabilmesi için, Bağdat’ı ayıran nehir üzerindeki köprünün cuma namazı saatinde kaldırılmasını emredermiş.13 Bu da seyyar olan yani kaldırılması mümkün olan bir köprünün bağlayıcılık özelliği olduğunu gösterir. Nerde kaldı ki boğaz köprüsü gibi daimi bir köprünün bağlayıcılık özelliği olmasın.

3- Sefere gitmiş olduğu beldede 15 günden az kalmaya niyetli olması. Zira bir misafir, bulunmuş olduğu beldede 15 gün veya daha fazla kalmaya niyet ederse, Hanefî mezhebine göre mukim olur. Şâfiîye göre ise, misafir olan kimse girdiği ve çıktığı gün hariç 4 gün orada ikamete niyet etse, namazlarını tamam kılar yani mukim olur.

Mâlikîlerse, mukimlik için zikrolunan müddeti 20 namaz ile takdir etmişlerdir. Dolayısıyla kişi 20 namazdan noksan ikame ederse misafir sayılır. Hanbelîlere göre de 4 günden daha fazlaya veya 20 namazdan daha fazlaya niyet ederse mukim sayılır.14

4- Seferin başlangıcında muayyen bir yeri kast etmesi. “Hâim” dediğimiz, nereye yöneleceğini bilmeksizin yola çıkan kimse için seferilik hükmü yoktur.15

5- Müstekillün bi’r-rey olması. Yani kocasıyla beraber olup da kocasının nereye gideceğini bilmeyen kadın, komutanıyla beraber olan asker, efendisiyle beraber olan hizmetçi, hocasıyla beraber olan talebe üzerine kasr yoktur. Yani misafir kabul edilmez.

6- Seferî olan kimsenin dört rekâtlı farz namazları iki rekât kılması için gerekli olan şartlardan bir diğeri de; mukim bir imama veya dört rekât kılan misafir imama uymamasıdır. Şunu da ifade etmek isterim ki, Hanefîlere göre misafir olan kimsenin mukim imama uyması, ancak vakit içinde câizdir ve namazını da tam olarak (kasretmeden) kılar.

Zira misafirin namazı, vakit içinde mukime uymasıyla dörde teğayyur etmiştir. Lakin vakit çıktıktan sonra misafirin mukime uyması câiz değildir. Zira misafirin farzı iki rekât olarak zimmetine yerleşmiştir, vakit çıktıktan sonra namazı dört rekâta teğayyür etmez. Böyle olduğu halde muhalefet edip mukime uysa namaz bâtıl olur.16

7- Namazın evvelinden sonuna kadar seferîliğin devam etmesi. Şâfiî ve Hanbelîlere göre bir şart daha vardır ki, o da namaza başlarken kasra niyet etmektir. Lakin Hanefîler için böyle bir niyet yoktur.17

Seferîlik konusunda önem arz eden meselelerden biri de vatan meselesidir.

Üç türlü vatan vardır: Aslî Vatan, İkâme Vatan, Süknâ Vatan.

Aslî Vatan: Kişinin doğduğu veya evlendiği (yani vatan edindiği) veyahut da evlenmeyip orada yaşamayı kast edip, oradan dönmeye niyeti olmadığı yerdir.

İkâme Vatanı: Bu da kendisinde on beş gün veya daha fazla kalmaya niyet ettiği yerdir. Aslî ve ikâme vatanında duran kişi mukim sayılır. Yani misafirlik hükümleri, üzerine terettüp etmez.

Süknâ Vatanı: Bu ise kendisinde on beş günden daha az kalmaya niyet ettiği yerdir.18 Vatanı aslî, vatanı aslî ile bozulur. (Eğer birinci vatanında hanım, çocuk ve ziraat gibi bir taalluku kalmamışsa.19)

Şayet ehliyle intikal etmeyip başka bir ehil edinirse, bu durumda birinci vatanı bâtıl olmaz, yani her iki vatanda da mukim olur. Aslî vatan sefere çıkmakla veya vatanı ikame ile batıl olmaz. Vatanı ikame ise; vatanı ikame, vatanı aslî ve bir de sefere çıkmakla bâtıl olur20.

Sefere çıkmaya niyet etmek, sefere bizzat çıkmadığı müddetçe yukarıda da ifade ettiğimiz gibi vatanı ikâmeyi bozmaz.21 Mesela sefere gitmiş olduğu yerde 15 gün kalmaya niyetli olan kimse mukimdir. Şayet bu kişi bu yerde beş gün kaldıktan sonra niyetini değiştirip iki gün sonra dönmeyi kast etse bile mukimliliği bozulmaz. Zira vatanı ikame seferle bozulur sefere çıkmaya niyet etmekle değil.

Yazımızı bitirirken bu konuyla alâkalı sıkça sorulan bazı meselelere fıkıh kitaplarımızın ışığında değinmenin uygun olacağı kanaatindeyim.

Şayet kişi, ehli (hanımı) ve eşyasıyla bir beldeden göç etse, lâkin o beldede evleri, arsaları kalsa, bu kişi için o birinci yer vatan olarak kalıp kalmama konusunda ihtilaf olunsa da, El-Fetâva’l-Hindiyye’nin ifadesine göre, o birinci yer vatan olarak kalır denmiştir.

Aynı zamanda bu kitap, İmam Muhammed’in de kitabında buna işaret ettiğinden bahsetmiştir.22 Şayet kişinin evi ile yani ikame ettiği yer ile, çalıştığı işyeri arasında seferî miktar olsa, bu kimse işyerinde seferî sayılır, her gün oraya gidip gelmesi onun için seferîlik hükmünü kaldırmaz, zira kişinin mukim olmaklığı gecelediği yere izafe edilir.23 Gündüz vaktini geçirdiği yere değil.

Şayet birinin yazlık ve kışlık olarak iki evi olsa, bu kimse her iki yerde de mukimdir. Nitekim “Kenz” şârihi İbn-i Nüceyim de bu konuyu bu şekilde izah etmiştir.24 Allâh-ü Teâlâ Hazretleri cümlemizi doğru yolda sabit kılsın. Günah batağına girmekten, yanlış fikirlere kapılmaktan, kibir ve riyadan cümlemizi muhafaza eylesin.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://gulseda.yetkin-forum.com
 
İslâm Hukûkuna Göre Seferîlik (Misâfirlik)
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» İman İslam Mümin..!
» islam büyüklerinden bir kaç güzel söz
» islam ummetinin fazileti
» İSLAM YÖNETİMİ HİLAFET DEVLETİ
» Mızgina İslam Serisi ( Download )

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Gulseda Hak Yolunun Yolcusu :: İslami Konular :: Fıkıh-
Buraya geçin: